Eylül 03, 2009

ÜŞÜMEK

Biraz ötedeki bir ışığın aydınlattığı karanlık sayılabilecek bir odada üşüten bakışlar fırlatıyordu, bir zamanlar taptığı kadına. Dışarda uğuldayarak evin pencerelerine çarpan rüzgardan daha çok üşütüyordu bu bakışlar.
Kadın, üzerine bir hırka almak için doğruldu ve bir fincan sıcak çay. Belki ısınırım diye düşünüyordu,"dışım içimden gelir, içim ısınırsa dışımda ısınır". Öyle olmasını diledi. Oysa uzun zamandır üşüyordu bu evde... Gitti en kalın hırkasını giydi ve bir fincan çayla döndü odaya, adama bakmamaya özen göstererek.
Her güne günlük umutlarla uyandığını biliyordu. Bugün de tüketmişti sabahki umudunu."Geri dönmemeliydim" diye geçiriyordu içinden, oldukça içinden. Son günlerde bunu sıkça düşünür olmuştu, gittiğinde mutluydu,'neden'siz bir hayatı seçmişti, şimdi yine boğuşuyordu o kemirgen soruyla. Hayatın kıskacına kendini yeniden asmanın ne anlamı vardı?Hiç özlememişti gittiğini sandığında, geldiğini sandığında hiç mutlu olmamıştı.
İçinde tek kırıntı götürmemişti giderken, geride de bırakmamıştı. Ama elinden tutup götürdüğü vardı bir tek. Her şey onun içindi.(!)
Geleli epey olmasına rağmen hala ısınamamıştı, sanki eşyalar yabancı, yatağı yabancı, yanında yattığı yabancıydı. Bir kere vazgeçince, eskisi gibi olmuyormuş hiçbirşey. Bunu anlıyordu anlamasına da elleri neden ısınmıyordu?
Adam, bir zamanlar içini titereten, olmadığı her anda özlediği adam, şimdi ne kadar uzaktı, ne zaman gömülmüştü de bu denli soğuktu."Koptuk" diyordu, sorgulayan değil, suçlayan gözlerle bakıyordu kadına. Çok olmuştu kopalı, takvimi belli olmasa da, yavaş yavaş boşluk boşalmıştı, anlamların içide, kendi de.
Beraber çıkılan her yolculuk gibi,birlik te bir ömür hayallerinin yerini son damlasına kadar tüketilmiş, içilecek tek damlası kalmamış bir kadeh aldı. Kim içmek istese kadehten, boşluğun sesine değiyordu teni.Herkesin rolü belliydi, herkes sırayla çıkıyor, yapması gerekeni yapıp iniyordu sahneden. Öylece bir ömrü tüketmeye çalışıyorlardı, zorlamadan, sınırları aşmadan, diğerinin tellerine elini batırmadan. Kanamaktansa; sessizce oynuyorlardı, yaraların üstünden geçmenin bir anlamı yoktu.İki yabancı, birlikte ama yalnız...
Kadın zaten çok da aydınlatmayan ışıkları söndürdü,başka bir yaşamın düşünü görmeye gitti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder